ÇOCUK
MAHKEMELERİ VE SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİLERİ
Çocuk
Tanımı:(ÇKK 3):
Çocuk Koruma Kanunu’nda;
Korunma ihtiyacı olan çocuk, bedensel,
zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede
olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu;
Suça sürüklenen çocuk, kanunlarda suç olarak
tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma
yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen
çocuğu, ifade eder.
Kanun her iki grubu da korumayı amaçlamaktadır
(ÇKK 1).
Çocuk
Mahkemeleri (ÇKK 25-28):
Bu mahkemeler “çocuk mahkemesi” ve “çocuk ağır
ceza mahkemesi” olarak kurulmuştur (ÇKK 3, 25-28). Mahkemeler, hem suça
sürüklenen çocuklarla ilgili yargılamaları yapmak, hem de Çocuk Koruma Kanunu
ve diğer kanunlarda yer alan tedbirleri almakla görevlidir ÇKK 26/3).
Türkiye’de çocuk mahkemelerinin kurulması ilk
defa 1979 yılında “Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun”ile öngörülmüştür. Bu kanun “ceza hukuku ağırlıklı” iken, 2005
tarihli “Çocuk Koruma Kanunu” hem suç öncesi koruma, hem de suç sonrası
güvenlik tedbirleri ile cezalandırma yönlerini birlikte düzenlemiştir.
Çocuk mahkemesi tek hakimden oluşur (ÇKK
25/1). Cumhuriyet savcısı bu mahkemelerde yapılan duruşmalarda bulunmaz, ancak
çocuk mahkemesinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet savcısı mahkeme kararlarına
karşı kanun yoluna başvurabilir.
Çocuk mahkemelerine hem hukuki, hem de cezai
görevler verilmiştir. Bu mahkeme; korunmaya muhtaç çocuklar ile suça sürüklenmiş
ancak cezai sorumluluğu olmayan çocuklar için uygulanacak tedbir kararlarını
vermek ve suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olan çocuklar için asliye ceza ve
sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalar bakımından
görevlidir. Türkiye’deki genel ceza mahkemeleri üçe ayrılır: sulh ceza, asliye
ceza ve ağır ceza mahkemeleri. Çocuk hukukunda ise, bu mahkemeler ikiye
indirilmiş, sulh ceza ve asliye ceza mahkemeleri birleştirilerek “çocuk
mahkemesi” adı altında birleştirilmiştir.
Çocuk mahkemesi, asliye ceza mahkemesi ile
sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, suça sürüklenen
çocuklar hakkında açılacak davalara bakar. Aralık 2013 itibariyle 30 ilde
toplam 58 (faal) çocuk mahkemesi kurulmuş bulunmaktadır.
Çocuk
Ağır Ceza Mahkemesi:
Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi bir başkan ve yeteri
kadar üyeden oluşur. Mahkeme, bir başkan ve iki üye ile toplanır. İş yoğunluğu
dikkate alınarak bir yerde birden fazla çocuk ağır ceza mahkemesi
oluşturulabilir. Ağır ceza mahkemesi suç tipine ve cezanın ağırlığına göre
yetki kazanır.
Çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuklar tarafından
işlenen ve ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalara
bakar. Aralık 2013 itibariyle 6 ilde
toplam 9 (faal) çocuk ağır ceza mahkemesi kurulmuştur.
Çocuk
ve Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde Sosyal Çalışma Görevlisinin Görevleri:
1.
Görevlendirildikleri çocuk hakkında derhal sosyal inceleme yapmak,
hazırladıkları raporları kendilerini görevlendiren mercie sunmak (ÇKK 34).
2. Suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması
veya sorgusu sırasında yanında bulunmak (ÇKK 34).
3. Mahkeme veya hakim tarafından çocuğun
sorgusu veya çocuk hakkındaki diğer işlemler sırasında çocuğun yanında bulunmak
üzere görevlendirildiğinde, çocuğa bu süreçte haklarını öğretmek, yargılama
süreci hakkında bilgilendirmek ve kendini güvende hissetmesi,süreci anlaması ve
görüşlerini serbestçe ifade etmesi için ona yardım etmek (Çocuk Koruma
Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 13).
4. Bu Kanun kapsamında mahkemeler ve çocuk
hakimleri tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmektir (ÇKK 34).
5. Çocuğa psiko-sosyal desteği sağlamak üzere
gerekli rehberliği yapmak, çocuğun örselenmemesi için gerekli önlemleri almak
(Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik 18).
6. Suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması
veya sorgusu sırasında adalet mekanizmasının işleyişinden olumsuz etkilenmesini
önlemek amacıyla çocuğun yanında bulunmak, çocuğun hakları ile kendisine
yöneltilen suçlama dahil olmak üzere yargılama süreci hakkında anlayabileceği
bir dilde bilgilendirilmesini sağlamak, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında
da benzeri işlemleri ifa etmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin
Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
7. Sosyal inceleme, gözetim ve denetim
yapmasını engelleyen durumların ortaya çıkması halinde durumu derhal
görevlendirildikleri mercie bildirerek gerekli önlemlerin alınmasını istemek
(Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik 19).
8. Çocukla ilgili kararların yerine
getirilmesinde veya çocuğun kapasitesinin araştırılması ile görevli adli
mercilerce tayin edilen uzmanlar dahil olmak üzere ilgili kurum ve kuruluş
yetkilileri ile çocuk hakkındaki kararın amaca ulaşmasını sağlamak üzere
işbirliği yapmak ve uzmanlık alanına giren konularda görüşlerini bildirmek
suretiyle bu kişilere yardımcı olmak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına
İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
9. İşbirliği yapılabilecek toplumsal
kaynakları ve işbirliği olanaklarını araştırmak ve geliştirmek (Çocuk Koruma
Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
10. Koruyucu ve destekleyici tedbir kararı
verilen çocuk hakkında mahkeme veya çocuk hakimince kendisine görev verildiği
hallerde kararın uygulanması, takibi ve denetimine ilişkin inceleme yapmak
(Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik 19).
SOSYAL
ÇALIŞMA GÖREVLİSİNİN HUKUKİ VE ETİK YÜKÜMLÜLÜKLERİ
1.Sosyal
İncelemenin Eksiksiz Yapılmasını Sağlama Yükümlülüğü: Sosyal çalışma görevlisi çocuk hakkında
sosyal inceleme yaparken inceleme, gözetim ve denetim yapmasını engelleyen
durumlar ortaya çıkabilir. Sosyal çalışma görevlisi bu gibi durumları derhal
kendisini görevlendiren mercie bildirerek önlem alınmasını sağlamakla
yükümlüdür (ÇKK 19/1-c).
2.Çocuğun
Yararının Korunmasına Önceliğin Verilmesi Yükümlülüğü: Çocuğun yararının korunmasına öncelik verme
yükümlülüğü, çocuk adalet sisteminde çalışan herkesin olduğu gibi sosyal
çalışma görevlisinin de yükümlülüğüdür. Bir çocukla çalışan sosyal çalışma
görevlisi, çatışan yararların bulunması halinde çocuğun yararına öncelik
vermesi gerektiğini bilmelidir. Çocuğun yararı bazen anne babası ile bazen onu
korumaktan sorumlu kurumun veya orada çalışan bir personelin ya da bizzat
sosyal çalışma görevlinsin yararı ile çatışma halinde olabilir. Sosyal çalışma
görevlisi, çocuğun yararının korunmasına önceliği verme yükümlülüğü
bulunmaktadır.
3.Bildirim
Yükümlülüğü: Sosyal
çalışma görevlisi bir çocuk ile çalışırken iki tür bildirim yükümlülüğü
altındadır. Bunlardan ilki, korunma ihtiyacı olan çocuğun bildirilmesidir.
Sosyal çalışma görevlisi, hakkında sosyal inceleme yapmakla görevlendirildiği
çocuğun veya görevini yaparken hakkında bilgi sahibi olduğu bir başka çocuğun
yardıma ihtiyacı olduğunu ilgili makama bildirmekle yükümlüdür (TCK 97ve 98).
Çocukların korunması ihtiyaçlarını tespit ile yetkili ve sorumlu makam Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı olduğundan yetkili makam Kurumun il müdürlükleri
olacaktır. Aynı zamanda çocuk mahkemelerine de tedbir kararı önemli boyutlara ulaştığı hallerde, savcıya
veya mahkemeye durumu rapor etmek konumu yaratılmıştır.
Diğer bir deyişle hakimin verdiği emir veya
yükümlülüğün ulaşmak istediği amaç tehlikeye düştüğü anda “önemli” bir
aykırılık düzeyi oluşur ve bu gibi durumlarda tedbir kararının kaldırılması
veya değiştirilmesi gündeme gelebileceğinden bu durumun hakime veya savcıya
bildirilmesi alma yetkisine sahip olduğundan (ÇKK 6), çocuk büro savcılığı veya
mahkemeye de bildirilebilecektir. Çocuk Koruma Kanunu, adli makamlara da Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na başvuru yetkisi tanımaktadır (ÇKK 6).
İkinci bildirim yükümlülüğü, suçun
bildirilmesine ilişkindir. Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir
suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara
bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu
görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK 279).
Ceza Hukuku Karşısında Sorumluluk: Çocuk
Koruma Kanunu kapsamına giren görevlerle bağlantılı olarak görev yapan kamu
görevlileri hakkında, 4483 sayılı Memur Yargılama Kanunu uygulanmaz (ÇKK 44).
4.Sır
Saklama Yükümü:
Kişisel veriler açısından geçerli olan ilke “amaca bağlılık” ilkesidir. Bu
nedenle sosyal çalışma görevlisi çocuğa ilişkin olarak öğrendiği bilgileri ve
elde ettiği belgeler ile sosyal verileri amaç dışı kullanamaz. Bunlar sadece
yetkililere veya yetkilendirilen yerlere bildirilebilir (ÇKKY 18/1-e).
Bildirim
Yükümlülüğü ile Sır Saklama Yükümlülüğünün Çeliştiği Haller:
Sosyal çalışma görevlisinin çok yönlü görev
alanları vardır. Değişik şapkalar altında çalışan sosyal çalışma görevlisinin,
uzmanlık alanına giren çalışması ile, adli görevleri arasında menfaat çatışması
ortaya çıkabilir. Sosyal çalışma görevlisinin şüpheli çocuk ile ilgili olarak
verimli bir çalışma yapabilmesi için, öncelikle onun güvenini kazanmış olması
gerekir. Çocukla yapacağı görüşmede, çocuğun gelişmesi ve sosyal yakın çevresi
ile ilgili bilgileri elde edebilmesi için, ona yardım eden, çocuğu kollayan bir
kişi olduğunu çocuğa hissettirmesi şarttır. Böylece çocuk, sosyal çalışma
görevlisinin kendisine yardım eden bir kişi olduğuna inanmalıdır.
Öte yandan sosyal çalışma görevlisi sosyal
denetim sisteminin bir parçasıdır. Görevi çocuk savcısı ve çocuk hakimine
objektif nitelikteki doğru bilgiler sunarak, bunların çocuğun kişilik yapısını
öğrenmelerine katkıda bulunmaktır.
Ancak, çocuğun güvenini kazanarak ondan elde ettiği “özel” bilgileri
savcı veya hakime açıkladığında, çocuğun sosyal çalışma görevlisine karşı
duyduğu güven sarsılabilir. Özellikle bu bilgileri bir rapor halinde yazdığında
ve bu rapor çocuğun eline geçtiğinde durum daha da vahim olabilir.