21 Nisan 2016 Perşembe

5. Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal Çalışma Görevlileri

ÇOCUK MAHKEMELERİ VE SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİLERİ
Çocuk Tanımı:(ÇKK 3):
Çocuk Koruma Kanunu’nda;
Korunma ihtiyacı olan çocuk, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu;
Suça sürüklenen çocuk, kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu, ifade eder.
Kanun her iki grubu da korumayı amaçlamaktadır (ÇKK 1).
Çocuk Mahkemeleri (ÇKK 25-28):
Bu mahkemeler “çocuk mahkemesi” ve “çocuk ağır ceza mahkemesi” olarak kurulmuştur (ÇKK 3, 25-28). Mahkemeler, hem suça sürüklenen çocuklarla ilgili yargılamaları yapmak, hem de Çocuk Koruma Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan tedbirleri almakla görevlidir ÇKK 26/3).
Türkiye’de çocuk mahkemelerinin kurulması ilk defa 1979 yılında “Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun”ile öngörülmüştür. Bu kanun “ceza hukuku ağırlıklı” iken, 2005 tarihli “Çocuk Koruma Kanunu” hem suç öncesi koruma, hem de suç sonrası güvenlik tedbirleri ile cezalandırma yönlerini birlikte düzenlemiştir.
Çocuk mahkemesi tek hakimden oluşur (ÇKK 25/1). Cumhuriyet savcısı bu mahkemelerde yapılan duruşmalarda bulunmaz, ancak çocuk mahkemesinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet savcısı mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurabilir.
Çocuk mahkemelerine hem hukuki, hem de cezai görevler verilmiştir. Bu mahkeme; korunmaya muhtaç çocuklar ile suça sürüklenmiş ancak cezai sorumluluğu olmayan çocuklar için uygulanacak tedbir kararlarını vermek ve suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olan çocuklar için asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalar bakımından görevlidir. Türkiye’deki genel ceza mahkemeleri üçe ayrılır: sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri. Çocuk hukukunda ise, bu mahkemeler ikiye indirilmiş, sulh ceza ve asliye ceza mahkemeleri birleştirilerek “çocuk mahkemesi” adı altında birleştirilmiştir.
Çocuk mahkemesi, asliye ceza mahkemesi ile sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalara bakar. Aralık 2013 itibariyle 30 ilde toplam 58 (faal) çocuk mahkemesi kurulmuş bulunmaktadır.
Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi:
Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi bir başkan ve yeteri kadar üyeden oluşur. Mahkeme, bir başkan ve iki üye ile toplanır. İş yoğunluğu dikkate alınarak bir yerde birden fazla çocuk ağır ceza mahkemesi oluşturulabilir. Ağır ceza mahkemesi suç tipine ve cezanın ağırlığına göre yetki kazanır.
Çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuklar tarafından işlenen ve ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.  Aralık 2013 itibariyle 6 ilde toplam 9 (faal) çocuk ağır ceza mahkemesi kurulmuştur.
Çocuk ve Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde Sosyal Çalışma Görevlisinin Görevleri:
 1. Görevlendirildikleri çocuk hakkında derhal sosyal inceleme yapmak, hazırladıkları raporları kendilerini görevlendiren mercie sunmak (ÇKK 34).
2. Suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında yanında bulunmak (ÇKK 34).
3. Mahkeme veya hakim tarafından çocuğun sorgusu veya çocuk hakkındaki diğer işlemler sırasında çocuğun yanında bulunmak üzere görevlendirildiğinde, çocuğa bu süreçte haklarını öğretmek, yargılama süreci hakkında bilgilendirmek ve kendini güvende hissetmesi,süreci anlaması ve görüşlerini serbestçe ifade etmesi için ona yardım etmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 13).
4. Bu Kanun kapsamında mahkemeler ve çocuk hakimleri tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmektir (ÇKK 34).
5. Çocuğa psiko-sosyal desteği sağlamak üzere gerekli rehberliği yapmak, çocuğun örselenmemesi için gerekli önlemleri almak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 18).
6. Suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında adalet mekanizmasının işleyişinden olumsuz etkilenmesini önlemek amacıyla çocuğun yanında bulunmak, çocuğun hakları ile kendisine yöneltilen suçlama dahil olmak üzere yargılama süreci hakkında anlayabileceği bir dilde bilgilendirilmesini sağlamak, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında da benzeri işlemleri ifa etmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
7. Sosyal inceleme, gözetim ve denetim yapmasını engelleyen durumların ortaya çıkması halinde durumu derhal görevlendirildikleri mercie bildirerek gerekli önlemlerin alınmasını istemek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
8. Çocukla ilgili kararların yerine getirilmesinde veya çocuğun kapasitesinin araştırılması ile görevli adli mercilerce tayin edilen uzmanlar dahil olmak üzere ilgili kurum ve kuruluş yetkilileri ile çocuk hakkındaki kararın amaca ulaşmasını sağlamak üzere işbirliği yapmak ve uzmanlık alanına giren konularda görüşlerini bildirmek suretiyle bu kişilere yardımcı olmak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
9. İşbirliği yapılabilecek toplumsal kaynakları ve işbirliği olanaklarını araştırmak ve geliştirmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
10. Koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilen çocuk hakkında mahkeme veya çocuk hakimince kendisine görev verildiği hallerde kararın uygulanması, takibi ve denetimine ilişkin inceleme yapmak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).

SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİSİNİN HUKUKİ VE ETİK YÜKÜMLÜLÜKLERİ
1.Sosyal İncelemenin Eksiksiz Yapılmasını Sağlama Yükümlülüğü: Sosyal çalışma görevlisi çocuk hakkında sosyal inceleme yaparken inceleme, gözetim ve denetim yapmasını engelleyen durumlar ortaya çıkabilir. Sosyal çalışma görevlisi bu gibi durumları derhal kendisini görevlendiren mercie bildirerek önlem alınmasını sağlamakla yükümlüdür (ÇKK 19/1-c).
2.Çocuğun Yararının Korunmasına Önceliğin Verilmesi Yükümlülüğü: Çocuğun yararının korunmasına öncelik verme yükümlülüğü, çocuk adalet sisteminde çalışan herkesin olduğu gibi sosyal çalışma görevlisinin de yükümlülüğüdür. Bir çocukla çalışan sosyal çalışma görevlisi, çatışan yararların bulunması halinde çocuğun yararına öncelik vermesi gerektiğini bilmelidir. Çocuğun yararı bazen anne babası ile bazen onu korumaktan sorumlu kurumun veya orada çalışan bir personelin ya da bizzat sosyal çalışma görevlinsin yararı ile çatışma halinde olabilir. Sosyal çalışma görevlisi, çocuğun yararının korunmasına önceliği verme yükümlülüğü bulunmaktadır.
3.Bildirim Yükümlülüğü: Sosyal çalışma görevlisi bir çocuk ile çalışırken iki tür bildirim yükümlülüğü altındadır. Bunlardan ilki, korunma ihtiyacı olan çocuğun bildirilmesidir. Sosyal çalışma görevlisi, hakkında sosyal inceleme yapmakla görevlendirildiği çocuğun veya görevini yaparken hakkında bilgi sahibi olduğu bir başka çocuğun yardıma ihtiyacı olduğunu ilgili makama bildirmekle yükümlüdür (TCK 97ve 98). Çocukların korunması ihtiyaçlarını tespit ile yetkili ve sorumlu makam Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olduğundan yetkili makam Kurumun il müdürlükleri olacaktır. Aynı zamanda çocuk mahkemelerine de tedbir kararı  önemli boyutlara ulaştığı hallerde, savcıya veya mahkemeye durumu rapor etmek konumu yaratılmıştır.
Diğer bir deyişle hakimin verdiği emir veya yükümlülüğün ulaşmak istediği amaç tehlikeye düştüğü anda “önemli” bir aykırılık düzeyi oluşur ve bu gibi durumlarda tedbir kararının kaldırılması veya değiştirilmesi gündeme gelebileceğinden bu durumun hakime veya savcıya bildirilmesi alma yetkisine sahip olduğundan (ÇKK 6), çocuk büro savcılığı veya mahkemeye de bildirilebilecektir. Çocuk Koruma Kanunu, adli makamlara da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na başvuru yetkisi tanımaktadır (ÇKK 6).
İkinci bildirim yükümlülüğü, suçun bildirilmesine ilişkindir. Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK 279).
Ceza Hukuku Karşısında Sorumluluk: Çocuk Koruma Kanunu kapsamına giren görevlerle bağlantılı olarak görev yapan kamu görevlileri hakkında, 4483 sayılı Memur Yargılama Kanunu uygulanmaz (ÇKK 44).
4.Sır Saklama Yükümü: Kişisel veriler açısından geçerli olan ilke “amaca bağlılık” ilkesidir. Bu nedenle sosyal çalışma görevlisi çocuğa ilişkin olarak öğrendiği bilgileri ve elde ettiği belgeler ile sosyal verileri amaç dışı kullanamaz. Bunlar sadece yetkililere veya yetkilendirilen yerlere bildirilebilir (ÇKKY 18/1-e).
Bildirim Yükümlülüğü ile Sır Saklama Yükümlülüğünün Çeliştiği Haller:
Sosyal çalışma görevlisinin çok yönlü görev alanları vardır. Değişik şapkalar altında çalışan sosyal çalışma görevlisinin, uzmanlık alanına giren çalışması ile, adli görevleri arasında menfaat çatışması ortaya çıkabilir. Sosyal çalışma görevlisinin şüpheli çocuk ile ilgili olarak verimli bir çalışma yapabilmesi için, öncelikle onun güvenini kazanmış olması gerekir. Çocukla yapacağı görüşmede, çocuğun gelişmesi ve sosyal yakın çevresi ile ilgili bilgileri elde edebilmesi için, ona yardım eden, çocuğu kollayan bir kişi olduğunu çocuğa hissettirmesi şarttır. Böylece çocuk, sosyal çalışma görevlisinin kendisine yardım eden bir kişi olduğuna inanmalıdır.
Öte yandan sosyal çalışma görevlisi sosyal denetim sisteminin bir parçasıdır. Görevi çocuk savcısı ve çocuk hakimine objektif nitelikteki doğru bilgiler sunarak, bunların çocuğun kişilik yapısını öğrenmelerine katkıda bulunmaktır.  Ancak, çocuğun güvenini kazanarak ondan elde ettiği “özel” bilgileri savcı veya hakime açıkladığında, çocuğun sosyal çalışma görevlisine karşı duyduğu güven sarsılabilir. Özellikle bu bilgileri bir rapor halinde yazdığında ve bu rapor çocuğun eline geçtiğinde durum daha da vahim olabilir.

4. Aile Mahkemeleri ve Sosyal Çalışma Görevlileri

AİLE MAHKEMELERİ VE AİLE MAHKEMELERİNDE SOSYAL HİZMET UZMANLARI

Aile Mahkemeleri
Aile mahkemeleri, 09.01.2003 gün 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun uyarınca kurulmuştur. Bu mahkemelerin, Adalet Bakanlığı tarafından, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak her ilde ve merkez nüfusu yüz binin üzerindeki her ilçede, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulması öngörülmüştür.
Mahkemenin kurulduğu yerde işin çok olması halinde, aynı yerde aile mahkemesinin birden çok dairesi kurulabilir. Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bakılır.
Aile mahkemelerinin yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülki sınırlarıyla belirlenir. Ancak yargı çevresi, Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca değiştirilebilir.
Aile mahkemeleri; 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03/12/2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a göre aile hukukundan doğan dava ve işleri, 20/05/1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’a göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi işlemleri ile kanunlarla verilen diğer görevleri yapmakla görevlidir ve yas gereği nüfusu 100.000'i geçen yerlere açılmıştır.
Aile mahkemelerinin görev ve yetkileri
Aile mahkemeleri, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek için kurulmuşlardır. Türk medeni kanunda, aile mahkemeleri ikinci kitapta düzenlenen konulara bakmakla yükümlüdür. Bunları başlıklar halinde incelersek; nişanlılık, nişanlılığın bozulmasından doğan maddi manevi tazminat davaları, evlenmeye ilişkin talepler, evliliğin butlanına ilişkin talepler, boşanma ve ayrılık davaları, boşanma halinde ayrılık ve nafaka davaları, evlilik birliğinin korunmasına ilişkin talepler, mal rejimine ilişkin uyuşmazlıklar, soy bağına ilişkin uyuşmazlıklar, evlat edinme, velayet ve vesayete ilişkin dava ve işler olarak sıralayabiliriz.
Bunun yanında Aile Mahkemeleri; koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler alır ve AMK’nun 6. maddesinde belirtilen ilkeleri uzmanların yardımıyla yerine getirmek zorundadır.
Aile Mahkemesi, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere görev alanına giren konularda:
1. Yetişkinler hakkında;
a) Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya,
b) Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin gerekli önlemleri almaya,
c) Resmî veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur evlerine veya benzeri yerlere yerleştirmeye,
d) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim kurumuna vermeye,
2. Küçükler hakkında;
a)Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda gerekli önlemleri almaya,
b) Bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan
küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmî ya da özel sağlık kurumuna veya
eğitimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleştirmeye,
c) Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya,
d) Genel ve katma bütçeli daireler, mahallî idareler, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanına yerleştirmeye, karar verebilir denilmektedir.
Mahkemece verilen bu kararların takibinde ve yerine getirilmesinde Aile mahkemesi kanun 5. maddesine göre atanan psikolog , pedagog ve sosyal çalışmacıların biri veya birkaçı görevlendirilebilir ibaresi yasada mevcuttur.
Aile Mahkemelerinde Görevli Uzmanlar:
Her aile mahkemesine; davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında;
         mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek,
         mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak,
         istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek ve
         mahkemece verilecek diğer görevleri yapmak üzere,
 Adalet Bakanlığı’nca, tercihen; evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile sorunları alanında lisansüstü eğitim yapmış olanlar arasından, birer psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı atanır. Bu görevlilerin bulunmaması, iş durumlarının müsait olmaması veya görevin bunlar tarafından yapılmasında hukuki veya fiili herhangi bir engel bulunması ya da başka bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması hallerinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar veya serbest meslek icra edenlerden bilirkişiliğe ilişkin hükümlere göre yararlanılır.
Boşanma, velayet, kişisel ilişki vb. davalarda aile mahkemesinde görevli uzmanlarin görevleri
Genel olarak;
• Taraflara randevu vererek, görüşmeye davet etmek.
• Dava dosyasını incelemek.
• Görüşme için uygun ortamı hazırlamak.
• Görüşme planı hazırlamak.
• Anne, baba ve çocuklarla birlikte ve bireysel görüşmeler yapmak. Görüşme başlangıcında, görüşeceği kişileri görüşmenin amacı, kendisinin rolü ve sorumlulukları hakkında bilgilendirmek.
• Görüşmede tarafların uzlaşma olanaklarını araştırmak, uzlaşma gerçekleşmediği takdirde istem doğrultusunda velayet, şahsi ilişki tesisi, boşanma konularında inceleme yapmak.
• Duruşmada dinlenecek çocuğu duruşma sürecine hazırlamak.
• Toplanan bilgi ve verileri değerlendirmek (toplanan bilgilerin, belgelerin gözden geçirilmesi ve birbirleriyle olan uyumlarının değerlendirilmesi).
• İhtiyaç duyulan ya da eksik kaldığı düşünülen konularda taraflarla yeniden görüşmek.
• Rapor yazmaya geçmeden önce farklı disiplinlerle görüş alışverişinde bulunmak (psikoloji, psikiyatri, psikolojik danışmanlık, sosyal hizmetler, pedagoji vb.).
• Değerlendirme yapmak ve rapor halinde mahkemeye sunmak.

Özel olarak;
1.Boşanma:
Sosyal hizmet uzmanı boşanma davaları sırasında mesleki bilgi ve becerisini kullanarak tarafların ilk olarak boşanma nedenlerini ortaya koyup aşılabilecek bir sorunsa çiftlerin davadan vazgeçmesi yönünde aile danışmalığı yapar. Şöyle ki; aileyi mahkemeye getiren nedenler irdelenerek çiftlerin kendilerinin bile farkında olmadığı aslında çok basit çatışmalar nedeniyle orda oldukları, yapılacak sosyal kişisel çalışmayla ortaya konulabilir. Taraflar arasında daha keskin ve geri dönülmez bir biçimde yaşanan anlaşmazlık ve çatışmalar var ise şayet; böyle bir durumda uzman ailenin en sağlıklı şekilde boşanma sürecini atlatması konusunda rehberlik yapar. Yapılan tüm bu çalışmalar sırasında uzman gerek duyarsa ev ziyaretleri de gerçekleştirerek aile bireylerini sosyal çevreleri içinde değerlendirir ve bu çalışmaların tamamını mahkemeye sunmak üzere sosyal inceleme formatında raporlaştırır.
Aşağıdakiler boşanma davasında görevlendirilen uzmanın rolü değildir:
Bilgi toplama sürecinde gerekli görülen kişilere test, ölçek vb. teknikler uygulamak (projektif testler, anket  formları, uyum ölçekleri vb..). Bu tür teknikler ancak kullanma konusunda yeterliliğe sahip kişiler tarafından belirlenecek ihtiyaca göre kullanılmalıdır.
2.Velayet:
v  Boşanma için yargıya gelen eşler her zaman ve çekinmeden müşterek çocuklarını birbirlerine karşı silah olarak kullanmaktan çekinmemektedirler. Böyle durumda sakin ve makul düşünmeleri ve değerlendirme yapmaları imkansız olmaktadır. Görevlendirilecek uzmanlar önce tarafları kısmen de olsa rehabilite ederek gerçeği görmesini sağlar. Evliliğin çocuk yararı için gerekleri tespit edilip uzman tarafından uygulanır.
v  Uzmanlar öncelikle tarafların dava aşamasında  içinde bulundukları ruhsal durumu tespit ederler.
v  Tarafların evlilik öncesi dönemlerine dair önemli bulgular uzmanlarca bulunur.
v  Uzmanlar tarafların yaşadıkları ev sosyal kesimleri ve geldikleri ailelerin sosyal seviye ve aidiyetlerini tespit ederler.
v  Uzmanlar her eşin işi ve mesleğini, işinde başarı ve kabiliyetini ayrı ayrı inceler.
v  Uzmanlar, halen mevcut ise tarafların müşterek konutlarını görürler. Bu hem kendilerini mali durumları hakkında bilgi verir, hem de çocukların bakım ve gözetimine itina edilip edilmediğini gösterir.
v  Uzmanlar, eşlerin çocuğun hangi psikolojiye itildiğini, ana- baba ile olan bağlarını, çocuğun okul ve çevresindeki davranışları araştırır.
v  Tarafların mali durumları  ve harcama alışkanlıkları uzmanlarca dosyadaki bilgilerle kıyaslanarak yorumlanır.
v  Müşterek çocukların herhangi bir gelir veya mallarının bulunup bulunmadığının bilinmesi gerekir. Uzman tüm bu incelemeleri yapar ve sonunda bu çalışmaların tamamını mahkemeye sunmak üzere sosyal inceleme formatında raporlaştırır.
Velayet sorunu Aile Mahkemesine mutlaka boşanma davası ile gelmez. Velayet davası mahkemeye velayetin kaldırılması (Velayetin Nez’i) veya değiştirilmesi davası şeklinde de gelebilir. Bu durumda taraflar daha önce boşanmış olmakla bir eşe velayet bırakılmış, ancak velayetin iyi ifa edilmediği iddia edilmiştir. Bu tür bir davada hakim uzman araştırmasını mutlaka yaptırmalı ve mümkün mertebe velayete konu çocuğu da dinlemelidir.
Medeni Kanun 348.m. velayetin kaldırılmasına ilişkin esasları düzenlemektedir. Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi, eğitilmesi ve korunması için alınan tedbirler yetersiz kalmış, velayet hakkıyla ifa edilememiş veya kullanılamamış  ve çocuk aleyhine gelişmeler meydana gelmiş ise velayet tarafı değiştirilebilir. Bu durumlar ise mutlaka uzman tarafından tespit edilir.
Velayetin gereklerinin yerine getirilmemiş olması velayetin kaldırılmasını gerektirir. Velayete sahip olan tarafın evlenmiş olması velayetin kaldırılmasını gerektirmez.Yeni ailede velayet altındaki çocuğun benimsenme ve şefkat  derecesi uzmanlarca tespit edilmelidir. Netice itibarıyla velayetin her iki eski eşlerden alınması ve çocuğa vasi tayini mümkündür. Bu durumlarda da uzmanın incelemesi ve inceleme sonucunda raporu gereklidir.
3.Çocuk Malları
Sosyal güvencesi olup vefat eden ebeveynlerden birinin gelirinin bir kısmı yasal olarak müşterek çocuğa yönlendirilir. Çoğunlukla kamu davası olarak açılan bu davalarda amaç kalan gelirin çocuğun yüksek yararına kullanılıp kullanılmadığının araştırılması, tespit edilmesi, varsa aksayan yönlerin ortaya konularak çocuk mallarının denetim altına alınması ile ihmal ve istismarların engellenmesidir. Kamu davası dışında çocuğun birinci dereceden akrabaları da dava açıp kendilerinin vasi tayin edilmesini talep edebilmektedir. Uzmanın bu tür vakalarda yapacağı çalışma; hayatta olan ebeveynin velayet görevlerini yerine getirip getirmediği başka bir deyişle: bakım, koruma, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı, bahsi geçen miktarın çocuğun yararına kullanılıp kullanılmadığı gibi temel konularda sosyal inceleme yaparak mahkemeye bu anlamda rehberlik hizmeti vermektir.
4. Şahsi Münasebet
Velayet hakkı kendinde olmayan ebeveyn çocuğuyla daha fazla zaman geçirebilmek ve boşanma sırasında düzenlenen görüşme günlerinin sayısının artırılması için Şahsi münasebetin yeniden düzenlenmesi amacıyla dava açabilmektedir. Bu tür durumlarda mahkeme gerek görürse yine vaka uzmana yönlendirilerek yardım talep edilir. Bu ve benzer davaların çoğunda psiko-sosyal açıdan zarar gören yine çocuk olmaktadır. Çocuk üzerinden bu tür çatışma güç savaşına dönmekte ve haliyle anlaşmazlıklar çocuklara da yansımaktadır. Bunun önüne geçebilmek için uzman danışmanlık fonksiyonunu kullanarak görüşme sırasında aileye rehberlik etmeli ve önemli olanın çocuğun yüksek yararının gözetilmesi olduğu konusu vurgulanmalıdır. Yine şahsi münasebetin düzenlenmesi davaları bazen de birinci dereceden akrabalar ile (dede, anneanne, büyükbaba, babaanne) çocuk arasındaki iletişim ebeveyn tarafından engellendiği için açılmaktadır. Sosyal gelişim açısında önemli olan akrabalarla ilişki ve iletişim çocuk açısından herhangi bir sakınca yoksa engellenmemeli aksine yakın akrabalarıyla çocuğun ilişki ve iletişim kurması sağlanmalıdır. Ebeveynin bu iletişimi engelleyebilmesi için geçerli bir sebebinin bulunması gerekmektedir. Bu tür davalarda vaka uzmanlara yönlendirilmişse şayet; uzman, bahsi geçen akrabaların sosyal yaşantılarını ve çocuk açısından zararlı olabilecek tutum ve davranışlarını irdeler. Ebeveyne ise bu davranışının çocuk açısından olumsuz bir tutum olduğu konusunda danışmalık yapar.
5.Evlat Edinme:
İl sosyal hizmet müdürlükleri aracılığıyla bağlı kurum ve kuruluşlardan evlat edinileceği sırada tüm mesleki çalışmalar tamamlandıktan sonra son aşama olarak yetkili aile mahkemesinden izin alınır. Bunun dışında kalan evlat edinme davalarını kişiler, evlat edinecekleri kişi yada kişi reşit değilse evlat edinileceğin ailesine karşı açarlar. Türk Medeni Kanunu’nda evlat edinecekler ile edinilecek arasındaki gerekli şartlar belirlenmiş ve belirtilmiştir. Mahkeme bu tür durumlarda vakayı uzmana yönlendirerek davacıları evlat edinmeye yönelten sebepler, evlat edinilecek olana bakıp büyüttükleri süre aralarındaki iletişim ve ilişkinin boyutu vb psiko-sosyal, sosyo-ekonomik ve kültürel boyutlar hakkında sosyal inceleme talebinde bulunur. Uzman da hem TMK’nın ilgili maddeleri hem de evlat edinileceğin yüksek yararını gözeterek gerekli mesleki çalışmalarını raporlaştırarak mahkemeye sunar. Ülkemizde evlat edinme davalarında zaman zaman yasal boşluklardan yararlanma yoluna gidildiği de göze çarpmaktadır. Şöyle ki: ekonomik açıdan gayet iyi durumda olan ve çocuksuz çiftler evlat edinecekleri sırada mal varlığını korumak amacıyla çok yakın akrabalarının çocuklarını evlat edinmek istemektedirler. Bunun tespitini ve raporlaştırılmasını takdiri mahkemeye bırakarak uzman yapabilmektedir.
6.Çocuk Teslimi
• Teslimi istenen çocuk hakkında bilgi edinmek üzere dosyayı incelemek.
• Teslim alacak ebeveyn ve çocuğun görüşme periyotları ve son görüşme hakkında bilgi almak.
• Çocuğu teslim alacak ebevyne teslim sırasında karşılaşılacak olası sıkıntılar hakkında bilgi vermek.
• Çocuk ve ebeveyn ile görüşerek tarafları sürece hazır hale getirmek..Teslim eden ebeveyne icra kanalıyla çocuk tesliminin çocuğa ne tür zararlar vereceği konusunda bilgivermek.
• Çocuk teslimi sırasında çocuğun zarar görme olasılığı olan hallerde durumu zapta geçirmek.
• Çocuğun yanında bulunması gereken sağlık karnesi, eğitim materyalleri ve gerekli kişisel eşyaları hususunda müdahalede bulunmak.
• Teslim sırasında düzenlenen tutanakta yer almak üzere bilgi ve gözlemlerini ayrıntılı bildirmek ve çocuğun aralarında şahsi ilişki kurulan ebeveyne tesliminde bir sakınca olup olamadığı ve teslim alan ve teslim eden ebeveyne yaklaşımı hakkında bilgi ile görüşmenin bitiminde çocuğun genel durumu hakkında bilgi edinmek sosyal hizmet  uzmanlarının görevleri arasındadır.

7.Duruşmada Bir Çocuğun Yanında Bulunmak
• Duruşmadan önce dosyayı incelemek.
• Çocukla bireysel görüşme yapılabilecek uygun bir alan seçmek ve çocukla görüşmek. Bu görüşme aşağıdakileri içermelidir:
- Tanışma,
- Görüşmenin amacını açıklama,
- Duruşma ortamı ve süreçle ilgili çocuğu bilgilendirme,
- Vakanın ve çocuğun durumuna göre söz konusu olayla ilgili çocuktan bilgi alma,
- Çocuğa anlatmak istediği her hangi bir şey olup olmadığını sorma.
• Çocuğun duruşmada ifade vermeye hazır olup olmadığı ve duruşmada çocuğun olumsuz etkilenmesine neden olabilecek unsurlar hakkında hakimi bilgilendirilmek.
• Duruşma ortamının çocuk için uygun hale getirilmesini sağlamak. Gerektiğinde çocuğun duruşma salonu dışında dinlenmesini sağlamak.
• Çocuğa sorulacak soruların çocuğun gelişimsel düzeyine uygun şekilde sorulması konusunda müdahalelerde bulunulmak. Duruşmada kullanılan terminolojiyi çocuk için anlaşılır hale getirmek.
• Mağdurun duruşmada kendini yeterince ifade edemediği durumlarda, mağduru desteklemek sosyal hizmet uzmanlarının duruşma esnasında yapması gereken görevler arasındadır.





3. Adli Sistemde Sosyal Hizmet Uzmanının Yetki ve Sorumlulukları

ADLİ SİSTEMDE SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİSİNİN YETKİ VE SORUMLULUĞU
Sosyal Çalışma Görevlisinin Yetkileri: Sosyal çalışma görevlisinin görevlerini yapabilmesi için bazı yetkilere sahip olması gerekir: Bilgi-belge toplama, görüşme, rapor yazma, öneride bulunma, kararların yerine getirilmesini izleme gibi.

Bilgi-belge toplama: Sosyal çalışma görevlileri, sosyal inceleme yaparken Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yerel yönetimler ve bunların her türlü kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlardan, yaptığı sosyal incelemenin amacına uygun olarak çocuk ve çocuğun yakın çevresi ile çocuk hakkında uygulanabilecek koruyucu ve destekleyici tedbirin belirlenebilmesine yönelik ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri isteme yetkisine sahiptir. Bu kapsamdaki ilgililer, sosyal çalışma görevlilerinin çalışmaları sırasında kendilerine yardımcı olmak ve çocuk hakkında istenen bilgiler meslek sırrı kapsamında olmadıkça vermek zorundadırlar (ÇKKY 19/4).
Bilgi kaynakları; Sosyal çalışma görevlisi kendisine verilmiş olan kişilik araştırması yapma görevini yerine getirmek üzere, doğrudan doğruya şüpheliden yararlanır. Şüpheli dışında dolaylı bilgi kaynakları olarak “ilgililerle”, yani çocuk hakkında bilgi verebilecek kişiler olan aile, kanuni temsilci, öğretmen veya eğitici ile görüşmeler yapabilir. Çocuk hakkında bilgi verebilecek kişiler listesi, somut bir olayda daha da genişletilebilir. Ancak, sosyal çalışma görevlisinin şüpheli çocukla yaptığı ve bizzat, yüzyüze gerçekleştirmesi gereken görüşme, ileride hazırlayacağı sosyal inceleme raporunda büyük ağırlığı olan bilgi kaynağıdır.

Sosyal İnceleme Yapma: Sosyal çalışma görevlilerinin görevleri yönetmelikle açıklanmıştır (ÇKKY 19/1). Sosyal incelemenin amacı hakim veya mahkemenin çocuk hakkında bir karar vermesinden önce onun içinde bulunduğu koşulları, çocuğun özelliklerini ve çocuğun toplumda yapıcı bir rol üstlenmesini ve yararlanılabilecek toplumsal kaynakları tanımasını sağlamaktır. Bu amaçla sosyal çalışma görevlisi önce sosyal inceleme yapar ve hazırladığı raporu kendisini görevlendiren merciye sunar (ÇKKY 19/1-a).
İncelenmesi gereken konular: Sosyal çalışma görevlisinin şüpheli çocuğun kişilik yapısı hakkında bir “teşhis” koyabilmesi için, yapması gereken araştırmalar özellikle şu konuları kapsar: Sosyal çalışma görevlisi, çocuğun pedagojik ve sosyal yönlerini, gelişme aşamalarını ve çevresini inceler, çocuğu gözetip koruyucu hususları irdeler ve çocuğun kişilik yapısını araştırmak suretiyle, öncelikle çocuk savcısına ve dolayısıyla da çocuk mahkemesine çocuk hakkında muhakemede kullanılacak olan gerekli bilgileri verir.
Bir çocuk hakkında yürütülen soruşturmanın en erken aşamalarından itibaren “savcının veya hakimin yönetimi altında”, çocuğun yaşam ve aile ilişkileri, geçmişte yaşadıkları, daha önceki davranış biçimleri ve şüpheli çocuğun diğer bütün hallerinin
araştırılması suretiyle ruhi, fikri ve karakter özellikleri hakkında karar vermek açısından gerekli olan bütün bilgilerin elde edilmesi, toplanması gerekir. Çocuk ceza muhakemesi sırasında kendisine verilen bu olağan üstü görevler dolayısıyla, “sosyal çalışma görevlisi”, savcı gibi, mahkeme gibi, müdafi gibi, ayrı bir ceza muhakemesi süjesi haline gelmiştir. Aynı zamanda çocuğun gerçekleştirdiği fiilin, TCK 31 anlamında “haksızlık içeriğini” anlama ve davranışlarını buna göre yönlendirme yeteneği, yani ceza sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususunda da araştırma yapar.
Bu “araştırmalar”, sosyal çalışma görevlisi nin şüpheli çocuğun kişilik yapısını ortaya çıkartmak üzere yaptığı “mesleki bilgisi yönünden” önem taşıyan ve uzmanlık gerektiren araştırmalardır. Önemle vurgulamak gerekir ki, sosyal çalışma görevlisinin şüpheli çocuğun işlediği iddia edilen suç ile ilgili olarak araştırma yapmak görevi ve yetkisi yoktur. Ona verilen görev, sadece “sosyal inceleme” yapmaktan ibarettir.

Çocukla, Ailesi ve Yakın Çevresi ile Görüşme: Sosyal incelemenin temel unsurlarından biri görüşmedir. Sosyal çalışma görevlisi hakim veya mahkemenin çocuk hakkında bir karar vermesinden önce onun içinde bulunduğu koşulları, çocuğun özelliklerini tanıyabilmesi için gerekli bilgiyi edinmek üzere, çocuğun ailesi, onu bakmakla yükümlü kimseler, öğretmenleri gibi kişilerle de görüşme yapabilir. Sosyal çalışma görevlisinin hukuken sonuç doğurabilecek nitelikte işlemler yapması ve özellikle raporunu hazırlamak üzere şüpheliyle soruşturmanın gizliliği bulunmasına rağmen, çocukla görüşebilmesi ve sonuçta da SİR i düzenleyebilmesi için, kendisine resmen bir görev verilmiş olması gerekir.

Rapor Hazırlama: Eğer sosyal çalışma görevlisi kendisine yasa ile verilmiş olan çerçeve dahilinde yeterli bilgiye ulaşmışsa, bu bilgileri bir sosyal inceleme raporu haline getirir.

Sosyal çalışma görevlisi hazırlayacağı rapor ile aşağıdaki konularda öneride bulunma yetkisine sahiptir (ÇKKY 21):
a) Çocuk hakkında Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde gösterilen tedbirlerden
hangisinin yararlı olacağına, tedbirin yanında denetim altına alınmasına gerek olup olmadığına dair öneriler,
b) Çocuk hakkındaki tedbir veya denetim kararlarının ne kadar süre ile uygulanması gerektiğine ilişkin öneriler,
c) Çocuklar ve ailelerine uygulanabilecek özel tretman (iyileştirme, geliştirme) veya psikiyatrik tedavi hususunda öneriler.

İfade ve Sorgu Sırasında Çocuğun Yanında Bulunma ve Örselenmesini Önleyecek Tedbirlerin Alınmasını Sağlama:
Suça sürüklenen çocuk ifadesi veya sorgusu sırasında olumsuz bir şekilde etkilenebilir; bunu önlemek amacıyla sosyal çalışma görevlisinin ifade alma veya sorgu işlemi sırasında çocuğu bilgilendirmesi gerekir. Bilgilendirme iki noktayı kapsar; öncelikle çocuğa hakları öğretilir ve arkasından da kendisine yöneltilen suçlama, anlayabileceği bir dilde açıklanarak çocuk adalet mekanizmasının işleyişinin olumsuz etkilerinden bir şekilde korunmuş olur. (ÇKKY 19/1-c).

Sosyal Çalışma Görevlisinin Kararların Yerine Getirilmesi Aşamasındaki Yetkileri: Adalet sistemi çocuk ile ilgili koruyucu veya destekleyici ve hatta ceza muhakemesi anlamında koruma tedbiri niteliği taşıyan kararlar verebilir. Bu kararlar yargısal karar oldukları için “yerine getirilmeleri” gerekir. Sosyal çalışma görevlisinin, çocuk hakkında verilmiş olan kararın amacına ulaşmasını sağlamak üzere ilgili kurumlarla işbirliği yapması ve kararın amacına ulaşması için kendi uzmanlık alanına giren hususlarda görüş bildirmesi yükümlülüğü vardır. Böylece sosyal çalışma görevlisi adalet sistemine yardımcı olur (ÇKKY 19/1-d). Sosyal çalışma görevlisi, tedbirlerin yerine getirilmesini denetlemek ile görevlendirildiğinde, tedbirlerin değiştirilmesi veya kaldırılmasını isteme yetkisine sahiptir (ÇKK 8/3).
Şüpheli veya hükümlü çocuk hakkında hükmedilen yükümlülük, veya güvenlik tedbiri kararlarının yerine getirilmesi sırasında sosyal çalışma görevlisinin etkin bir rol oynaması gerekir.6 Türk Hukuku’nda, korunma ihtiyacı olan çocuk, suç tarihinde 12 yaşını bitirmemiş çocuk ise, aileye teslim kararı verilen çocuk için “denetim görevini” SHÇEK yapar (ÇKK 37/1). “Denetim planı”, denetim görevlisince, sosyal incelemeyi yapan sosyal çalışma görevlisi ile birlikte hazırlanır (ÇKK 39/1). Çocuk, kendisine verilmiş olan bir emri veya bir yükümlülüğü tamamen veya kısmen yerine getirmezse, sosyal çalışma görevlisi önce bu sorunun çözülmesi için resmi kanallara başvurmadan gayret gösterir ve bu şekilde çocuğun ileride yükümlülüklere aykırı davranmasını önlemeye çalışır. Yükümlülüklere karşı gelindiğinin belirlenmesi durumunda, ağır ihlallerin infazın denetleyicisi durumunda olan çocuk mahkemesi hakimine bildirilmesi gerekir.

Sosyal Çalışma Görevlisinin Diğer Görevlerine Bağlı Yetkileri: Adalet sistemi sosyal çalışma görevlisine ÇKK Uygulama Yönetmeliği 19. maddesinde sayılanların dışında da görevler yüklemiştir. Sosyal çalışma görevlisi, mahkeme, çocuk hakimi ve Cumhuriyet başsavcısı tarafından verilen görevleri yerine getirir (ÇKKY19/1-e). Nitekim bu sayılan makamlar sosyal çalışma görevlilerinden bilgi toplamasını isteyebilir ve kararlar açısından uygulama görevi yükleyebilir. Adalet sisteminin iyi çalışabilmesi için çalışma konularına ilişkin önceden bilgi toplaması gerekir. Gerektiğinde kullanmak üzere hemen başvurabileceği bilgi birikimi, yedek bilgi sahibi olmak yararlıdır. Mukayeseli hukukta buna (Vorratsdatenspeicherung) denilmektedir.
İlde bulunan ve çocuklar hakkında verilecek kararların uygulanmasında yararlanılabilecek kurum ve kuruluşlar hakkında bilgi derlenmesi bu kapsamdaki görev ve yetkiler arasında sayılabilir.
Sosyal çalışma görevlisi, çocuğa ve ailesine, kendisinin atanmasına vesile teşkil eden fiil ve bunun etkileri konusunda “danışmanlık” yaparak, çocuğa “yardım”  eder. Sosyal çalışma görevlisi kendisine verilen görevleri yerine getirmek için, ceza muhakemesi hukukuna ve diğer usuli işlemlere ve özelikle duruşmaya katılır.
Sosyal çalışma görevlisi, hakimin vereceği “tedbir kararı” veya mahkemenin vereceği hüküm açısından ve özellikle “uygulanması öngörülen yaptırım” konusunda, çocuğun kişiliğine ve koşullarına uygun “önerilerde” bulunur.
Sosyal çalışma görevlisinin hüküm verildikten sonraki aşamada da hükme konu çocuğun katıldığı sosyal olayın etkilerinin giderilmesi konusunda yardım etme görevi vardır. Örneğin, çocuğun sosyal uyumu için çalışması gerekiyorsa, sosyal çalışma görevlisi bunu temin eder ve denetler; infaz kurumunda çocuğu ziyaret eder ve bu şekilde denetim ve gözetim sağlar. Sosyal çalışma görevlisi “çocuk mahkemesine yardım eden bir kurum” olmaktan ziyade, “çocuğa yardımcı olan” bir muhakeme hukuku süjesidir. Bu nedenle, mahkeme, sosyal çalışma görevlisinin yapacağı incelemenin yöntemi ve/veya sonucu konularında emir ve talimat veremez. Sosyal çalışma görevlisinin mahkemeye bağlı olarak çalışması bu ilkeyi değiştirmez.
Sosyal çalışma görevlisi uzmanlık bilgisini kullanarak çocuğun üstün yararı için faaliyet gösteren bir süjedir, fakat hukukçu değildir. Bu nedenle, çocuğa veya ailesine “hukuki yardım” yapmak görevi yoktur: hukuki yardım müdafi veya vekil tarafından yerine getirilir. Ancak sosyal çalışma görevlisi çocuğu bekleyen süreç konusunda ona bilgi verebilir. Fakat bu bilgiyi verirken, somut olaya veya kişiye ilişkin “hukuki bir değerlendirme” yapmaması gerekir.

Sosyal Çalışma Görevlisinin Kararların Yerine Getirilmesi Aşamasındaki Yetkileri: Adalet sistemi çocuk ile ilgili koruyucu veya destekleyici ve hatta ceza muhakemesi anlamında koruma tedbiri niteliği taşıyan kararlar verebilir. Bu kararlar yargısal karar oldukları için “yerine getirilmeleri” gerekir. Sosyal çalışma görevlisinin, çocuk hakkında verilmiş olan kararın amacına ulaşmasını sağlamak üzere ilgili kurumlarla işbirliği yapması ve kararın amacına ulaşması için kendi uzmanlık alanına giren hususlarda görüş bildirmesi yükümlülüğü vardır. Böylece sosyal çalışma görevlisi adalet sistemine yardımcı olur (ÇKKY 19/1-d). Sosyal çalışma görevlisi, tedbirlerin yerine getirilmesini denetlemek ile görevlendirildiğinde, tedbirlerin değiştirilmesi veya kaldırılmasını isteme yetkisine sahiptir (ÇKK 8/3).
Şüpheli veya hükümlü çocuk hakkında hükmedilen yükümlülük, veya güvenlik tedbiri kararlarının yerine getirilmesi sırasında sosyal çalışma görevlisinin etkin bir rol oynaması gerekir.



2. Adli Sosyal Hizmet


Adli sosyal hizmetin kökeni 1800’lü yıllara kadar gitmektedir. Klasik cezalandırmacı adli uygulamalara paralel olarak modern, tamamlayıcı ceza uygulamalarının gelişimi ile sosyal hizmet mesleğine zaman içerisinde çok daha fazla ihtiyaç duyulmuştur.

ADLİ SOSYAL HİZMETİN TANIMI


 **Sosyal hizmet mesleği ilk zamanlarından beri ıslah alanında çalışmaktadır; fakat yeni yasal düzenlemeler ve programlar ile yapabilecekleri daha da artmıştır.
**Sosyal hizmet uzmanları kişisel kaynaklardan yoksun olan mahkûmların topluma yeniden dâhil olmalarını kolaylaştırıcı olarak çalışabilir.
 **Ülkemizde adı adli sosyal hizmet uygulamaları olarak geçmese de adli alanda giderek artan sayıda sosyal hizmet uzmanı görev yapmaktadır. 

Sosyal Hizmet Sözlüğüne göre Adli sosyal hizmet (Barker); yasalarla, yasal konularla ve davalarla, hem ceza hem hukuki adalet sistemleri içinde ilgilenen ve çocuk refahı, çocuk velayeti, boşanma, suça itilen çocuklar, akrabaların sorumluluğu, refah hakları, zorunlu tedavi programları ve yasal yeterlilik konularını içeren uzmanlık alanıdır. Adli sosyal hizmet, sosyal hizmet uzmanlarının tanıkları hazırlamasına yardımcı olur. Ayrıca adalet sistemi içindeki diğer çalışanları sosyal refah konularında ve meslektaşlarını da yasalar konusunda bilgilendirir.
**En basit anlatımıyla adli sosyal hizmet, sosyal hizmetin hukuk (kriminal ve medeni hukuk) alanındaki işlevselliğidir. Sosyal hizmet sözlüğünde Barker bu tanıma, hukukçuların sosyal refah ile ilgili bilgilendirilmeleri ve sosyal hizmet uzmanlarının da mesleki uygulamalarının yasal görünümüyle ilgili bilgilendirilmeleri fonksiyonlarını eklemektedir.
 **Aile içi şiddet, çocuk ihmali ve istismarı ve yetişkin suçları durumunda sosyal hizmetin, mahkeme salonu ve ıslah sisteminde nasıl çalıştığını bu tanım ortaya koymaktadır. Bu tanım sosyal hizmet ve yasaların kesiştiği noktayı göstermektedir. Bu tanıma göre adli sosyal hizmet; çocuk ve yetişkin faillerle ve suçların mağdurları ile çalışan politika, uygulama, yasalar ve cezalar ile ilgilenen bir alandır.
**Sosyal hizmet uzmanları mesleki çalışmaları içinde sıklıkla failler, eski mahkûmlar ve mahkeme emri ile tedavi olacak kişiler ile karşılaşacaklardır.

 Adli sosyal hizmet uzmanlarının tipik rolleri;
 - Yaşlı bir mahkûm tahliye edileceğinde kalacak yer ve diğer konulardaki problemleri adli sosyal hizmet uzmanına bildirilir.
 - Suç önleme programlarında, anneler ve kızları için cezaevi görüşmeleri ayarlamakla ilgilenen bir programda çalışabilir.
 - Mağdurlara yardım etme programlarında çalışabilir; mağdurların ihtiyacı olan yardım ve güvenlik önlemlerini alır ve eğer mağdur isterse suçlu ile görüşmeleri düzenler.
-Kaçak olarak bir et fabrikasında çalıştıkları için tutuklanan göçmen ailelere kriz müdahalesi yapar ve bu ailelerin çocukları için hızlı bir şekilde koruyucu aileler ayarlar.
 - Şartlı tahliye hizmetleri ve denetimli serbestlik ile bağlantılı olarak madde bağımlılığı danışmanlığı yapar.
- Ciddi ruhsal rahatsızlıkları ve madde bağımlılıkları olan evsiz kişilere ev desteği sağlayan kurumlarda çalışmaktadır. Bu şekilde bu kişiler sokaklardan ve suçtan uzak tutulmuş olmaktadır.
- Aile içi şiddetten korunmak için sığınma evlerinde yoğunlukla göçmen ve mültecilerle çalışılabilir. Genellikle cinsel istismara uğramış olan kadın ve çocuklarla ilgili programlarda görev alır. Bu örneklerden de görüldüğü gibi ister çocuk refahı, ister geriatri, ister bağımlılık alanında çalışsın tüm uzmanlar ceza adalet sistemi ile etkileşim hâlindedir.
**Ülkemizde ceza infaz kurumlarında çalışan bir sosyal hizmet uzmanı tahliye sonrasına yönelik çeşitli hazırlıklar yapmaktadır. Grup çalışmaları bu hazırlıkların başında gelmektedir. Ancak mahkûm tahliye edildikten sonra toplum içerisinde oluşturulmuş destekleyici sistemler henüz geliştirilememiştir.
**Sosyal hizmet uzmanları; mahkemelerde, kriz merkezlerinde, polis karakollarında veya ıslah kurumlarında çalışabilir. Islah kurumlarında temel amaç rehabilite etmektir. Adli sosyal hizmet uzmanları madde ve alkol bağımlılığı tedavi programları hazırlayabilir. Şartlı tahliye ve kefaret memurları olabilirler.

ADLİ SOSYAL HİZMETİN TARİHSEL GELİŞİMİ 


**1800’lerin başlarında gençler başına buyruk ve kontrol edilemez görülürdü. Suç işleyen genç veya çocuklar kırbaçlanıp gönderilir, çiftçilerin yanına verilir veya çok kötü koşulları olan cezaevlerine gönderilirlerdi. Bu cezaevlerinde yetişkin faillerle beraber kalırlardı.
 **1825’te çocuk ve gençler için ayrı kurumlar açıldı. Bu dönemde “çocukları koruma hareketi” ortaya çıkmıştır. Gençler ve çocuklar ceza olarak hizmetçilik ve çıraklık yapmaları için çiftçilerin veya dükkân sahiplerinin yanına veriliyor ve yanına çocuk/genç alanlara “vekil ebeveyn” deniliyordu. Bu günkü adıyla “koruyucu aile” denilir.
**Sosyal hizmet bir meslek olmadan önce ıslah alanıyla özdeşleşmişti. Bunun sonucunda 1879’da Ulusal Hayırseverlik ve Islah Konferansı düzenlenmiş ve Jane Addams ilk kadın başkan olarak hizmet etmiştir.
**Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk çocuk/ergen mahkemesi 1899 yılında Chicago Kadınlar Klubü’nün çabaları ile Illinois’de açılmıştır. Çocuk/Ergen Psikopatik Kurumu William Healy tarafından açılmış ve çocukların mahkemeye çıkmadan önce psikolojik sorunları olan çocukları saptama görevini yerine getirmiştir. Bu kurum profesyonel bir takım ile çocukların psikososyal değerlendirmesi ve çocuk suçluluğu alanında araştırma yapmaya başlamıştır.
**1915 ve 1920 yılları arasında polis güçleri içinde kadınlar bürosu kurulmuştur. Kadın polislerin büyük çoğunluğu sosyal hizmetin savunuculuk rolü kapsamında hareket etmişlerdir. 1919 yılında Chicago’da 29 polis sosyal hizmet uzmanı bulunmaktaydı.
**1929 ekonomik krizi ile halkın gözünde hükümetin sosyal refah sağlama konusundaki güveni sarsılmıştır. Hayırseverlik kurumları ve yoksul evleri ihtiyaç sahiplerine yardım ederken, federal hükûmetin sosyal sigorta ve yardım bağlamında bir sorumluluğu yokmuş gibi gözükmekteydi. **1930’lar ve 1940’lar arasında birçok psikiyatrik sosyal hizmet uzmanı duygusal rahatsızlıkları olan çocuklar, suça yatkın çocuklar ve suça sürüklenmiş çocukların tedavi edilmesi için işe alınmaya başlamıştır. Bu gelişme çocuk mahkemeleri ve çocuk rehberlik klinikleri arasındaki iş birliğinin göstergesi olmuştur.
**Polis birimlerinde çalışan sosyal hizmet uzmanlarının sayısı 1950’lerdeki genç çetelerinin artışı ile artmıştır. 1950’lerin sonlarına doğru ise ülke çapında 600’e yakın çocuk izleme merkezi bulunmaktaydı ve sosyal hizmet uzmanları mahkemelerde çalışmaktaydı.
**1959’da 13 ciltlik bir sosyal hizmet müfredatı yayınlanmıştır. Bunların içindeki 5. ciltte ıslah (rehabilitasyon) sosyal hizmetinin müfredatı da vardı. Bundan sonra temel sosyal hizmet okullarında ıslah (rehabilitasyon) ile ilgili dersler verilmeye başlandı.
**1940, 1950 ve 1960’larda toplum merkezleri kuruldu ve çocuk suçluluğunu engelleme programları artış gösterdi. Çocuklar için yenilikçi girişimler, programlar ve bürolar kuruldu. Sokakta çalışan sosyal hizmet uzmanları ortaya çıktı.
**1960’ların ortalarında karşımıza çıkan şartlı tahliye alanı sosyal hizmet uzmanlarına yeni roller yüklemişti. 50 eyalette şartlı tahliye merkezleri kuruldu. Sosyal hizmet uzmanı Milton Rector şartlı tahliye üzerine bir ulusal araştırma yürüttü ve tüm şartlı tahliye memurlarının sosyal hizmette yüksek lisans sahibi olması ve 2 yıllık vaka çalışması deneyimine sahip olması gerektiğini ortaya atmıştır.
**1970’ler ve 1980’lerde sosyal refah programlarında, tutucu hükûmet dönemi nedeniyle küçülmeler olmuştur. Fakat 1972’de Massachusetts Gençlik Hizmetleri Departmanı tarafından toplum odaklı alternatif çocuk suçluluğu programları ve eğitimleri düzenlenmiştir. 1974 yılında ise bu alanda ilk resmî düzenleme olarak kabul edilen Suça Sürüklenen Çocuklar ve Çocukların Suça Sürüklenmesini Önleme Yasası kabul edilmiştir. Aynı yıl içinde çıkan çocuk istismarını önleme yasası ile Ulusal Çocuk İstismarı ve İhmali Merkezi kurulmuştur.

 1990’lardan Bugüne
**Mağdur yardım programlama ve toplum ıslahı alanları sosyal hizmette genişleyen alanlardır. 1984 ile 1997 yılları arasında aile içi şiddet, tecavüz, çocuğun cinsel istismarı ve diğer şiddet suçlarını önlemeye yönelik yardımlar için 2 milyon dolar harcanmıştır. Bu para binlerce mağdur veya tanığa yardım, aile içi şiddet ve cinsel taciz tedavi programlarına ayrılmıştır.
**1990’larda adli sosyal hizmette mağdur yardımı ve aile içi şiddet konularında ilerleme kaydedilmiştir. Kadına Karşı Şiddettin Önlenmesi Yasası nedeniyle kadına şiddetin önlenmesi için 3.3 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmıştır.
**Amerikan Ulusal Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ile iş birliği içinde sosyal hizmet eğitmeni Fran Davis “Suçun Kurbanları: Hayatta Kalanlar İçin Sosyal Hizmet Tepkisi Verme, Güçlendirme ve Beceri Kazandırma” projesi başlatılmıştır. Davis proje kapsamında sosyal hizmet uygulayıcıları için şiddet suçları ve onların etkileri ve verilebilecek hizmetler konusunda bilgilerin bulunduğu bir CD yayınlamıştır.

 Adli Sosyal Hizmetin Bugünkü Durumu 
**Cezaevlerine yeniden girişler konusunda uzman olan Diane Young daha fazla sosyal hizmet bölümünün ceza adalet sistemi ile ilgili derslere yoğunlaşması gerektiğini belirtmektedir. Adli sosyal hizmet alanında çalışan veya çalışacak uzmanların ideal olarak bilgi ve deneyim sahibi olmaları beklenir. Teşhis ve risk değerlendirmesi becerileri, insan gelişimi ve insan davranışı bilgisi, işlevsiz davranışların saptanması, çocuk ve yetişkin yasaları, çocuk ve ceza adalet sistemi prosedürleri ve yapısı bilgisi, kriz müdahalesi ve travma tedavisi protokolleri bilgisi, güçler perspektifi ve çözüm odaklı terapi yapabilme becerisi ve ruh sağlığı tedavileri bilgisi bunların başlıcalarıdır.

 TÜRKİYE’DE ADLİ SOSYAL HİZMET ALANININ DURUMU


**Son yıllarda adli sosyal hizmet uzmanları çocuk mahkemelerinde, aile mahkemelerinde, denetimli serbestlik uygulamalarında, kolluk kuvvetleri çocuk şube müdürlüklerinde, cinsel istismar mağduru çocuklar ile adli görüşmelerin yapıldığı “Çocuk İzlem Merkezlerinde” aktif olarak yer almaktadır. **Çocuk mahkemelerinde çalışan sosyal hizmet uzmanları hâkimin kararını daha sağlıklı bir şekilde verebilmesi amacıyla “Sosyal İnceleme Raporu” hazırlamaktadırlar. Bu raporda suça sürüklenen çocuğun, Sistem Kuramı ve Güçlendirme Yaklaşımı dikkate alınarak çocuğun psikososyal ve ekonomik durumunun değerlendirildiği ve müdahale planın yer aldığı bilgiler yer alır.
**Aile mahkemesinde çalışan bir sosyal hizmet uzmanı ise çatışmalı boşanmalar sırasında çocukların velayetinin kime verileceği konusunda ebeveynlerin her ikisi ile ayrıntılı görüşmeler yaparak ve yaşam koşullarını inceleyerek bir sosyal inceleme raporu hazırlar. Bu raporda çocukların velayetinin hangi ebeveyne verilebileceği hakkında karar verir.
**Adliyelerde sosyal hizmet uzmanları ayrıca “çocuk icrası” ile ilgili uygulamalarda yer alır. Çocuk icrası, çocuğun velayetini alan ebeveynlerden herhangi birinin çocuğu diğer ebeveyne göstermemesi durumunda çocuğunu görmeyen ebeveynin icra yoluyla çocuğunu gördüğü bir uygulamadır. Bu uygulamada yer alan sosyal hizmet uzmanları çocuğun bu süreçten mümkün olduğu kadar az etkilenmesi amacıyla çalışır. Oldukça zor bir ve yıpratıcı bir uygulama alanıdır.
**Çocuk polisi, çocuk şube müdürlükleri uygulamalarında ise sosyal hizmet uzmanları sokakta yaşayan, çeşitli nedenle suça sürüklenmiş veya suça sürüklenme ihtimali olan çocuklar ile çalışmaktadır.
**Denetimli serbestlik uygulamalarında ise sosyal hizmet uzmanları “denetim görevlisi” olarak adlandırılmaktadır. Bu uygulamada mahkeme kararı ile cezası iki yıldan az olan suçlar için denetimli serbestlik uygulaması yapılmaktadır.

Çatışan Değerler: Ceza Adalet ve Sosyal Hizmet

Ceza adalet sistemi terimleri olan cezalandırma, sıfır tolerans, suçlu kişiliği; sosyal hizmet terimleri olan güçlendirme, güçler perpektifi, sosyal adalet, kültürel yetkinlik ile çatışmaktadır. Bu alanlarının bir araya gelmesi bir paradigma değişimine yol açacaktır.

Ceza Adaleti ile Sosyal Hizmet Terimleri Arasındaki Farklılıklar
                  Ceza Adaleti Sistemi Terimleri               Sosyal Hizmet Terimleri Cezalandırma
                  Rehabilitasyon Sıfır Tolerans                  Bir şans daha vermek
                  Kişinin suçlu olduğuna dair inanç           Güçlendirme
                  Özgürlüğünden yoksun bırakma             Toplum içerisinde rehabilitasyon

**Cezalandırma odaklı adalet sistemi ile sosyal hizmet yaklaşımları arasından bir çatışma yaşanmaktadır. Bu çatışma uygulamada sosyal hizmet uzmanlarını sık sık savunuculuk rolünü kullanmasına neden olmaktadır.
**Ceza adalet sistemi içindeki uzmanlar deneylerle desteklenmiş olan bilişsel davranışçı yaklaşımları kullanırlar. Bireyin yanlış düşüncelerinin ve kendini suçlamalarının farkına varması ve değiştirmesi hedeflenir. Fakat Stanton Somenow isimli bir psikoloğun kullandığı yöntem ise “suçlu kişileri ve akılları” anlamaya çalışmaktır.
**Ceza adalet sistemi içinde son zamanlarda yeni bir yöntem kullanılmaya başlanmıştır. Müracaatçının motivasyonuna odaklanan bilişsel odaklı bu yöntem Miller ve Rollnick tarafından geliştirilmiştir. Geliştirilen bu yöntemin adı motivasyonel görüşmedir. Müracaatçıya hayatında ve düşünce yapısında neyin yanlış olduğunu söylemek yerine olumlu ve belirli ifadelere odaklanılır ve değişme farkındalığı ve isteğinin müracaatçının kendisinden gelmesi beklenir. Motivasyonel görüşme kanıta dayalı bir uygulamadır. Türkiye’de de motivasyonel görüşme tekniklerine ilişkin Adalet Bakanlığında, sosyal hizmet uygulamaları mevcuttur. 

Onarıcı Adalet: Ceza Adalet ve Sosyal Hizmet Arasındaki Köprü

**Ulusal Islah Kurumuna göre ceza adalet sisteminde devrim yaşanmaktadır. Birçok eyalet ceza adalet sistemleri içine onarıcı adalet stratejilerini almışlardır. 
**Onarıcı adalet; failleri, direkt olarak mağdurlar ve topluma karşı sorumlu tutan birtakım girişimlerin bir bütünüdür. Modern olarak 1990’larda ismi duyulmaya başlamasına rağmen bu türden bir adalet anlayışı eski kabilelerde görülmektedir.
 **Onarıcı adaletin başlangıcı 1970’lerde Kanada’daki dinî liderlerin pasif ve toplumsal karar verme yöntemlerinden esinlenerek failler ve mağdurlar arasında görüşmeler yapması ile başlamıştır. **Onarıcı adaletin amacı mağdurun ihtiyaçlarının karşılanması ve suç ile ortaya çıkan toplumsal zararın telafi edilmesidir.
 **En sık kullanılan onarıcı adalet programı fail-mağdur görüşmesidir. Kurum veya toplum hizmeti de oldukça yaygın kullanılır. Aile grup görüşmesi ve iyileşme çemberleri de Yeni Zelanda ve Kanada’da sıkça kullanılmaktadır.
**Onarıcı adalet; büyük oranda sosyal adalet ile ilgilidir. Bir suçtan dolayı mağdur olmuş kişinin bu suçun faili ile yüzleşmesi ve iyileşme sürecine başlaması önemlidir. Sosyal adalet hem suçlu hem de mağdur aleyhine işlemelidir. Onarıcı adalet bunu sağlar. Cezalandırmaktansa rehabilite etmek esas noktadır.
**Kişinin onuru ve değeri sosyal hizmetin bir diğer değeridir. Onarıcı adalet ile hem failin hem de mağdurun onuru korunmuş olur. Onarıcı adaletin odaklandığı nokta sadece failin suçu değil, failin tüm kişiliğidir. Bir diğer sosyal hizmet değeri olan dürüstlük; mesleki çalışmaların gerçekler ve samimiyete dayanması anlamına gelir. Geleneksel adalet sistemleri içinde fail konuşmaz, onun yerine avukatlar konuşurdu.
**Onarıcı adalet uygulamaları; dışlayıcı değil bütünleştirici bir bakış açısına sahiptir.

Adli Sosyal Hizmet: Sosyal Adalet ve İnsan Hakları Odaklı Uygulama 
  • Sosyal Adalet: Adaletsiz uygulamaları sona erdirmek için çocuk ve ceza adalet sistemlerinin dönüştürülmesi gibi sosyal adalet çabaları; sosyal hizmet uzmanlarının çabalarını yöneltecekleri yeni alanlardır. Sosyal adalet her bireyin eşit haklar, koruma, sosyal yarar ve fırsatlara sahip olması şeklinde tanımlanırsa yerel ve küresel anlamda daha yapılacak çok şey vardır. 
  • Aile Adaleti Umudu: Son zamanlarda adli sosyal hizmet içinde gelişen yeni bir akım çocuk veya ceza adalet sistemi yerine aile adalet sistemi modelidir. Bu model çok geniş bir aile tanımını kullanır. Kamu sağlığı, çocuk refahı, ruh sağlığı, eğitim ve yasal kurumları içine alan çok disiplinli bir çalışma gerektirmektedir. Bu modelin tutuklanmadan, tahliyeye kadar adalet sisteminin her aşamasında kullanılabileceği öne sürülmektedir. Aile adalet sistemi oldukça umut vericidir çünkü failin rehabilitesinde aileyi kullanır, mağdur kişilerin bakımı ve tedavisi için süreklilik getirir. 
  • İnsan Hakları: İnsan hakları odaklı uygulama; müracaatçıya yardım ederken uluslararası veya ulusal olarak tanınmış temel insan hakları anlaşmalarının bilgisine sahip olmayı gerektirir. Örneğin çocuk hakları, engelli hakları, mahkûm hakları gibi. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni bilmek ilk adım olabilir. Bu bildirge tüm dünya tarafından kabul gören uluslararası bir belgedir.


**İnsan hakları ve sosyal adalet stratejileri adli sosyal hizmet uygulama ve araştırmalarında baskın olmaya başlamıştır. Çocuk suçluluğu, ceza adalet, sağlık hizmetleri, göç, ruh sağlığı, mağdur hakları, kadın hakları, ırk-etnik köken hakları ve LGBT hakları gibi konularda çalışmalar gerekmektedir. Örneğin adli bir sosyal hizmet uzmanı, çocuk suçluluğu ile alakalı olarak insan haklarını savunabilir. **Adli sosyal hizmet uzmanı, cezaevi şartlarının iyileştirilmesi, mahkûmların rehabilitasyonu, psikolojik destek alması, boş zaman aktivitelerine katılabilmesi gibi konularda çaba gösterebilir. **İnsan haklarına odaklı çalışan adli sosyal hizmet uzmanları bu mahkûmların temel yaşam hakları için çaba göstermelidir. olabilirler.