21 Nisan 2016 Perşembe

5. Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal Çalışma Görevlileri

ÇOCUK MAHKEMELERİ VE SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİLERİ
Çocuk Tanımı:(ÇKK 3):
Çocuk Koruma Kanunu’nda;
Korunma ihtiyacı olan çocuk, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu;
Suça sürüklenen çocuk, kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu, ifade eder.
Kanun her iki grubu da korumayı amaçlamaktadır (ÇKK 1).
Çocuk Mahkemeleri (ÇKK 25-28):
Bu mahkemeler “çocuk mahkemesi” ve “çocuk ağır ceza mahkemesi” olarak kurulmuştur (ÇKK 3, 25-28). Mahkemeler, hem suça sürüklenen çocuklarla ilgili yargılamaları yapmak, hem de Çocuk Koruma Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan tedbirleri almakla görevlidir ÇKK 26/3).
Türkiye’de çocuk mahkemelerinin kurulması ilk defa 1979 yılında “Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun”ile öngörülmüştür. Bu kanun “ceza hukuku ağırlıklı” iken, 2005 tarihli “Çocuk Koruma Kanunu” hem suç öncesi koruma, hem de suç sonrası güvenlik tedbirleri ile cezalandırma yönlerini birlikte düzenlemiştir.
Çocuk mahkemesi tek hakimden oluşur (ÇKK 25/1). Cumhuriyet savcısı bu mahkemelerde yapılan duruşmalarda bulunmaz, ancak çocuk mahkemesinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet savcısı mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurabilir.
Çocuk mahkemelerine hem hukuki, hem de cezai görevler verilmiştir. Bu mahkeme; korunmaya muhtaç çocuklar ile suça sürüklenmiş ancak cezai sorumluluğu olmayan çocuklar için uygulanacak tedbir kararlarını vermek ve suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olan çocuklar için asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalar bakımından görevlidir. Türkiye’deki genel ceza mahkemeleri üçe ayrılır: sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri. Çocuk hukukunda ise, bu mahkemeler ikiye indirilmiş, sulh ceza ve asliye ceza mahkemeleri birleştirilerek “çocuk mahkemesi” adı altında birleştirilmiştir.
Çocuk mahkemesi, asliye ceza mahkemesi ile sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalara bakar. Aralık 2013 itibariyle 30 ilde toplam 58 (faal) çocuk mahkemesi kurulmuş bulunmaktadır.
Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi:
Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi bir başkan ve yeteri kadar üyeden oluşur. Mahkeme, bir başkan ve iki üye ile toplanır. İş yoğunluğu dikkate alınarak bir yerde birden fazla çocuk ağır ceza mahkemesi oluşturulabilir. Ağır ceza mahkemesi suç tipine ve cezanın ağırlığına göre yetki kazanır.
Çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuklar tarafından işlenen ve ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.  Aralık 2013 itibariyle 6 ilde toplam 9 (faal) çocuk ağır ceza mahkemesi kurulmuştur.
Çocuk ve Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde Sosyal Çalışma Görevlisinin Görevleri:
 1. Görevlendirildikleri çocuk hakkında derhal sosyal inceleme yapmak, hazırladıkları raporları kendilerini görevlendiren mercie sunmak (ÇKK 34).
2. Suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında yanında bulunmak (ÇKK 34).
3. Mahkeme veya hakim tarafından çocuğun sorgusu veya çocuk hakkındaki diğer işlemler sırasında çocuğun yanında bulunmak üzere görevlendirildiğinde, çocuğa bu süreçte haklarını öğretmek, yargılama süreci hakkında bilgilendirmek ve kendini güvende hissetmesi,süreci anlaması ve görüşlerini serbestçe ifade etmesi için ona yardım etmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 13).
4. Bu Kanun kapsamında mahkemeler ve çocuk hakimleri tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmektir (ÇKK 34).
5. Çocuğa psiko-sosyal desteği sağlamak üzere gerekli rehberliği yapmak, çocuğun örselenmemesi için gerekli önlemleri almak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 18).
6. Suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında adalet mekanizmasının işleyişinden olumsuz etkilenmesini önlemek amacıyla çocuğun yanında bulunmak, çocuğun hakları ile kendisine yöneltilen suçlama dahil olmak üzere yargılama süreci hakkında anlayabileceği bir dilde bilgilendirilmesini sağlamak, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında da benzeri işlemleri ifa etmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
7. Sosyal inceleme, gözetim ve denetim yapmasını engelleyen durumların ortaya çıkması halinde durumu derhal görevlendirildikleri mercie bildirerek gerekli önlemlerin alınmasını istemek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
8. Çocukla ilgili kararların yerine getirilmesinde veya çocuğun kapasitesinin araştırılması ile görevli adli mercilerce tayin edilen uzmanlar dahil olmak üzere ilgili kurum ve kuruluş yetkilileri ile çocuk hakkındaki kararın amaca ulaşmasını sağlamak üzere işbirliği yapmak ve uzmanlık alanına giren konularda görüşlerini bildirmek suretiyle bu kişilere yardımcı olmak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
9. İşbirliği yapılabilecek toplumsal kaynakları ve işbirliği olanaklarını araştırmak ve geliştirmek (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).
10. Koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilen çocuk hakkında mahkeme veya çocuk hakimince kendisine görev verildiği hallerde kararın uygulanması, takibi ve denetimine ilişkin inceleme yapmak (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 19).

SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİSİNİN HUKUKİ VE ETİK YÜKÜMLÜLÜKLERİ
1.Sosyal İncelemenin Eksiksiz Yapılmasını Sağlama Yükümlülüğü: Sosyal çalışma görevlisi çocuk hakkında sosyal inceleme yaparken inceleme, gözetim ve denetim yapmasını engelleyen durumlar ortaya çıkabilir. Sosyal çalışma görevlisi bu gibi durumları derhal kendisini görevlendiren mercie bildirerek önlem alınmasını sağlamakla yükümlüdür (ÇKK 19/1-c).
2.Çocuğun Yararının Korunmasına Önceliğin Verilmesi Yükümlülüğü: Çocuğun yararının korunmasına öncelik verme yükümlülüğü, çocuk adalet sisteminde çalışan herkesin olduğu gibi sosyal çalışma görevlisinin de yükümlülüğüdür. Bir çocukla çalışan sosyal çalışma görevlisi, çatışan yararların bulunması halinde çocuğun yararına öncelik vermesi gerektiğini bilmelidir. Çocuğun yararı bazen anne babası ile bazen onu korumaktan sorumlu kurumun veya orada çalışan bir personelin ya da bizzat sosyal çalışma görevlinsin yararı ile çatışma halinde olabilir. Sosyal çalışma görevlisi, çocuğun yararının korunmasına önceliği verme yükümlülüğü bulunmaktadır.
3.Bildirim Yükümlülüğü: Sosyal çalışma görevlisi bir çocuk ile çalışırken iki tür bildirim yükümlülüğü altındadır. Bunlardan ilki, korunma ihtiyacı olan çocuğun bildirilmesidir. Sosyal çalışma görevlisi, hakkında sosyal inceleme yapmakla görevlendirildiği çocuğun veya görevini yaparken hakkında bilgi sahibi olduğu bir başka çocuğun yardıma ihtiyacı olduğunu ilgili makama bildirmekle yükümlüdür (TCK 97ve 98). Çocukların korunması ihtiyaçlarını tespit ile yetkili ve sorumlu makam Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olduğundan yetkili makam Kurumun il müdürlükleri olacaktır. Aynı zamanda çocuk mahkemelerine de tedbir kararı  önemli boyutlara ulaştığı hallerde, savcıya veya mahkemeye durumu rapor etmek konumu yaratılmıştır.
Diğer bir deyişle hakimin verdiği emir veya yükümlülüğün ulaşmak istediği amaç tehlikeye düştüğü anda “önemli” bir aykırılık düzeyi oluşur ve bu gibi durumlarda tedbir kararının kaldırılması veya değiştirilmesi gündeme gelebileceğinden bu durumun hakime veya savcıya bildirilmesi alma yetkisine sahip olduğundan (ÇKK 6), çocuk büro savcılığı veya mahkemeye de bildirilebilecektir. Çocuk Koruma Kanunu, adli makamlara da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na başvuru yetkisi tanımaktadır (ÇKK 6).
İkinci bildirim yükümlülüğü, suçun bildirilmesine ilişkindir. Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK 279).
Ceza Hukuku Karşısında Sorumluluk: Çocuk Koruma Kanunu kapsamına giren görevlerle bağlantılı olarak görev yapan kamu görevlileri hakkında, 4483 sayılı Memur Yargılama Kanunu uygulanmaz (ÇKK 44).
4.Sır Saklama Yükümü: Kişisel veriler açısından geçerli olan ilke “amaca bağlılık” ilkesidir. Bu nedenle sosyal çalışma görevlisi çocuğa ilişkin olarak öğrendiği bilgileri ve elde ettiği belgeler ile sosyal verileri amaç dışı kullanamaz. Bunlar sadece yetkililere veya yetkilendirilen yerlere bildirilebilir (ÇKKY 18/1-e).
Bildirim Yükümlülüğü ile Sır Saklama Yükümlülüğünün Çeliştiği Haller:
Sosyal çalışma görevlisinin çok yönlü görev alanları vardır. Değişik şapkalar altında çalışan sosyal çalışma görevlisinin, uzmanlık alanına giren çalışması ile, adli görevleri arasında menfaat çatışması ortaya çıkabilir. Sosyal çalışma görevlisinin şüpheli çocuk ile ilgili olarak verimli bir çalışma yapabilmesi için, öncelikle onun güvenini kazanmış olması gerekir. Çocukla yapacağı görüşmede, çocuğun gelişmesi ve sosyal yakın çevresi ile ilgili bilgileri elde edebilmesi için, ona yardım eden, çocuğu kollayan bir kişi olduğunu çocuğa hissettirmesi şarttır. Böylece çocuk, sosyal çalışma görevlisinin kendisine yardım eden bir kişi olduğuna inanmalıdır.
Öte yandan sosyal çalışma görevlisi sosyal denetim sisteminin bir parçasıdır. Görevi çocuk savcısı ve çocuk hakimine objektif nitelikteki doğru bilgiler sunarak, bunların çocuğun kişilik yapısını öğrenmelerine katkıda bulunmaktır.  Ancak, çocuğun güvenini kazanarak ondan elde ettiği “özel” bilgileri savcı veya hakime açıkladığında, çocuğun sosyal çalışma görevlisine karşı duyduğu güven sarsılabilir. Özellikle bu bilgileri bir rapor halinde yazdığında ve bu rapor çocuğun eline geçtiğinde durum daha da vahim olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder